Saturday, April 13, 2013

Dicle Üniversitesi'ndeki olaylarla ilgili başka bir açıklama...

'Kimse yanlış hesap yapmamalı!':
KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı, Dicle Üniversitesi'nde yaşanan olaylar nedeniyle yaptığı açıklamada, yurtsever-demokratik gençlikten insanların bıçaklanmasının çok tehlikeli bir duruma işaret ettiğini belirterek, "Umarız yanlış hesap peşinde olanlar, yanlışlarını kısa sürede görüp bu tehlikeli girişimden ve duruştan vazgeçerler" dedi.

KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı yaptığı yazılı açıklamada,  kimsenin yanlış hesaplar yapmaması gerektiğini belirterek, "geçmişteki devlet desteğindeki tetikçilik, bugün devlet desteğindeki bir siyasi tetikçilik ve bıçakçılığa dönüşmemelidir" diye belirtti. KCK, Öcalan'ın Newroz'daki çağrısıyla başlayan yeni süreçte bu tür olayların dayatılmasının düşündürücü olduğuna işarete dederek, "Biz hareket olarak böyle bir dönemi pratikleştirme sürecine girerken bu tür girişimlerle bizi ve tabanımızı farklı tutumlara zorlama çabalarının sonuç almayacağını belirtmek istiyoruz" vurgusunu yaptı.

MARJİNAL BİR GRUBUN POLİS DESTEĞİNDE SALDIRISI
KCK'nin açıklaması şöyle: 3-4 günden bu yana Dicle Üniversitesi’nde gerçekleşen olayların gerçekliği açığa çıktıkça, yaşananların sıradan bir olaylar dizisi olmayıp ciddi bir tertip olduğu da anlaşılmaktadır. İlk etapta normal bir öğrenci olayı gibi cereyan eden Dicle Üniversitesi’ndeki bu durumun, kasıtlı bir biçimde sürece yaydırılması, normal bir öğrenci olayından ziyade bir planlama çerçevesinde geliştirildiğini göstermektedir. Geçmişi bilinen marjinal bir grubun polis desteğinde ve Rektörlüğün koruması altında piyasaya sürülmesi suretiyle yurtsever-demokratik gençlerin bıçaklanmasına kadar varan bu olay, ciddi boyutları bulunan bir olaydır.

Amed’deki demokratik kurumların sorunu çözme çabalarına rağmen, ısrarlı bir biçimde sürece yaydırılması ve birçok öğrencinin gözaltına alınarak işkenceye tabi tutulması, önemli bir durumdur. Polisin bu tutumuna ve öğrencilerin bıçaklanmasına karşı Türkiye’deki diğer bazı üniversitelerde devrimci-demokrat-yurtsever öğrenciler tarafından haklı olarak demokratik tepkiler konulmuştur. Ancak tepki gösterilen bu yerlerde de Amed’deki provokatif grubun devamı niteliğindeki grupların karşı çıkışları gerçekleşmiştir. Bütün bunlar, bir tertiplemenin olduğunu göstermektedir.

"PARTİMİZ ALEYHİNE SLOGAN ATILMASI OLDUKÇA MANİDAR"
Amed’de polisin koruması altında partimiz PKK aleyhine sloganlar attırılması ve olayların yaydırılmak istenmesi oldukça manidardır. 1990’larda polis ve devlet desteğinde tetikçi olarak kullanılan ve belleklerden silinemeyecek düzeyde gaddar ve sadist yöntemlerle yurtseverleri katleden bir grubun bugün farklı bir biçimde ortaya çıkıp geçmişteki kontra pratiğini anımsatan tarzda girişimlerde bulunması ve polisten güç alarak yurtsever-demokratik gençlikten insanları bıçaklaması çok tehlikeli bir duruma işaret etmektedir. Umarız yanlış hesap peşinde olanlar, yanlışlarını kısa sürede görüp bu tehlikeli girişimden ve duruştan vazgeçerler.

TETİKÇİLİK VE BIÇAKÇILIĞA DÖNÜŞMEMELİ
Geçmişte devlet desteğinde yapılan tetikçiliğin halkımıza büyük zararları olmuştur. Ancak halkımız bu süreçten önemli dersler çıkarmış, bugün daha bilinçli ve daha örgütlü bir durumdadır. Bu açıdan kimse yanlış hesaplar yapmamalı, geçmişteki devlet desteğindeki tetikçilik, bugün devlet desteğindeki bir siyasi tetikçilik ve bıçakçılığa dönüşmemelidir.

BU TUTUMLAR SONUÇ ALMAYACAK
Önder Apo’nun Newroz’da ilan ettiği ve başlattığı yeni süreç, şiddetin tamamen bir tarafa verildiği, silah yerine fikirlerin ve düşüncenin konuşması gerektiği bir süreçtir. Tam da böylesi bir dönemde bu tür olayların dayatılması düşündürücüdür. Biz hareket olarak böyle bir dönemi pratikleştirme sürecine girerken bu tür girişimlerle bizi ve tabanımızı farklı tutumlara zorlama çabalarının sonuç almayacağını belirtmek istiyoruz. Ancak her koşul altında, herkes, hesabını doğru yapmak zorundadır. Bu konuda herkesin, kendi cephesinden, hayaller kurmadan gerçekçi davranması ve sorumlu yaklaşması önemli olacaktır.

Bu önemli süreçte halkımız bu tür olaylara karşı daha duyarlı davranmalı; Kürdistan gençliği, provakatif girişimlere meydan vermeden kendi örgütlenmesini ve mücadelesini demokratik yöntemlerle daha da yükseltmelidir.

"BURADA AKP HÜKÜMETİNİN TAVRI ÖNEMLİ"
Burada devletin ve AKP hükümetinin tavrı önemlidir. Daha sürecin başında iken polisin bu biçimde yurtsever-demokratik gençliği bastırmak istemesi, süreci oldukça zorlayan bir tutumdur. Geçmiş dönemler boyunca her yeni hamlede böylesine paravan grupların piyasaya sürülmesi ve Kürt halkının özgürlük mücadelesinin darbelenmeye çalışılması, Türk sömürgeciliğinin geleneksel bir sindirme taktiği olarak süregelmiştir. Ancak gelinen noktada AKP hükümeti gerçekten sorunu çözmeye karar vermişse, Türk sömürgeciliğinin öteden beri kullandığı bu tarz değişik grupları kullanarak Kürt Özgürlük Hareketi’ni yıpratma taktiğine son vermelidir. Dicle Üniversitesi’nde yaşanan bu olaylarda polisin provokatif bir grubu teşvik edici ve kollayıcı pratiği açıkça ortadadır. Yine Rektörlüğün olayların durdurulması yönünde çaba göstermek yerine aynı gruba sahip çıkması, sürece müdahale edilmesini ve olayların durdurulmasını engellemiştir.

SABOTE ETME GİRİŞİMLERİNDEN VAZGEÇİLMELİ
Tarihi bir sürecin yaşandığı bugünlerde, bir taraftan geçmişte Kürt halkına çok acılar çektirmiş yöntemlerin yeniden devreye konulması, bu tür grupların polisçe desteklenmesi ve diğer taraftan Kürt toplumunda önemli bir dejenerasyona yol açan köy koruculuğu sisteminin de yeni bir süreç yokmuşçasına geliştirilmeye çalışılması, sürecin ruhuna ters durumlardır.  AKP hükümetini, Türk devletinin öteden beri Kürt halkına karşı kullandığı bu tür yöntemleri artık durdurmaya ve süreci sabote etmeye dönük bu gibi girişimlere karşı açık ve tutarlı bir tutum almaya çağırıyoruz."

No comments: