Friday, April 7, 2017

Cengiz Aktar: Akademinin çektiği zulüm

Akademinin çektiği zulüm

15 Temmuz sonrası eğitimde yaşanan görülmemiş kıyımlarla ilgili güvenilir veriler arıyorum günlerdir. İhraçlar sonrası kimi üniversitede bazı bölüm veya fakülteler topyekûn ortadan kalktı. Bunun kalan hocalar ve öğrenci üzerindeki etkisi nedir? Cumhurbaşkanınca atanan rektörlerin eğitim ve akademik kadro üzerinde etkileri nedir? Bu konularda sağlam veri, bilgi, analiz (daha) yok.

İşin insan boyutuna gelince, 4478 ihraç edilmiş öğretim üyesi bilgisi var ama bu sayıya Şubat KHK’sıyla gerçekleşen ihraçlar dâhil mi değil mi belli değil. Boğaziçi’nden ihraç edilen iki yabancı hoca ve geçen hafta Işık Üniversitesi’nden kovulan iki hoca daha var. En vahimi kapatılan üniversitelerde işlerini kaybeden öğretim üyeleri bu toplama dâhil değil galiba. Bianet’te Beyza Kural’ın geçen Ağustos’ta verdiği habere göre kapatılan 15 üniversitede 2808 akademisyen vardı. Sokaktalar resmen ve basında onlardan pek bahseden yok. Toplam, nerden baksanız 7000 üstü bir sayı ediyor. En utanç verici olan, her biri ayrı trajedi olan bu insan hikâyelerinin, o da eksik bir sayı olarak zikrediliyor olması.

Akademinin çatı kuruluşu olan YÖK’ün çetele tutmak gibi bir derdi olsa şaşardım, yine de girip bir göz attım websitesine. Elbet de bir şey yok. Ama şöyle şeyler var: 21. yüzyılda yükseköğretimde yeni görüşler ve yeni hedefler toplantılarının ilki 15 Mart’ta YÖK'te düzenlenmiş. Üç aylık dönemler halinde gerçekleştirilmesi planlanan toplantılarda mühendislik, fen bilimleri, sosyal bilimler, tıp ve sağlık alanlarındaki yeni gelişmeler tartışmaya açılacakmış. Toplantılardaki konuların özellikle genç akademisyenlerle interaktif bir şekilde ele alınması hedefleniyormuş.

Üzerine iki satır yazmaya bile değmez. Çünkü bilim, otoriter rejimlerle uyum içinde olamaz, olsa olsa onların uşağı olur. Sovyet Rusyası ve Nazi Almanyası uşaklığın mümtaz örnekleriyle doludur. Çünkü otokrasiler özellikle toplum ve insan bilimleriyle ters düşerler. O yüzden o bilimleri kontrol altında tutmaları gerekir. Ve yine o yüzden otokratik rejimlerde bağımsız bir toplum bilimi yapmak mümkün değildir. Er veya geç sansürlenirsiniz. Verdiğiniz dersin mevcut ortamdaki saçmalığı da ayrı bir tatminsizlik olarak hayatınızı zehirler durur. Misal verelim. Bugün üniversitede hukuk felsefesi veya anayasa hukuku anlatıyorsunuz, yani gerçek hayatta hukuk felsefesinin iğdiş edildiği ve sistemin anayasasızlaştırıldığı bir ortamda. Ya da Avrupa Birliği’nin bölgesel politikasından söz ediyorsunuz, ya da birey haklarından. Hayat sizin öğrenciye anlattığınızla birebir ters düştüğü gibi, memleket büyükleri akşam sabah Avrupa Birliği’ne saydırıyor.  

YÖK’ün websitesinde aradığımı bulamadım ama tuhaf bir metinle karşılaştım. MAGNA CHARTA UNIVERSITATUM! 1998’ten kalma, biraz eski ama şizofreniyi iyi anlatıyor. http://www.yok.gov.tr/en/web/uluslararasi-iliskiler/magna-charta-universitatum-eylul-1998-
Avrupa’nın kadim üniversitesi olan Bolonya’nın 900. kuruluş yıldönümü münasebetiyle 85 ülkeden 805 üniversitenin imzaladığı kısa ve öz bir çağrı.Üniversitenin neden ve nasıl bağımsız olması gerektiğini anlatıyor.  Alıntılayalım:

ÖNSÖZ
Avrupa'nın en eski Üniversitesi olma özelliğini taşıyan Bologna Üniversitesi’nin dokuz yüzüncü kutlama törenine katılan Avrupa Üniversiteleri Rektörleri, Avrupa ülkeleri arasındaki sınırların tümden kaldırılmasına dört senelik bir süre kaldığı ve tüm Avrupa toplulukları arasındaki karşılıklı işbirliğinin daha da geliştirilmesinin öngörüldüğü bugünlerde devletler ve halkların, değişim içerisinde olan ve uluslararası boyutlara doğru açılan bir toplumda, üniversitelerin oynayacağı rolün öneminin bilincinde olmalarını dile getirmişler ve bu konuya ilişkin inançlarını şöyle sıralamışlardır:

1. Bin yıllık bir devrenin kapanmakta olduğu bu dönemde insanlığın geleceği büyük bir ölçüde gerçek anlamdaki üniversiteler nezdinde kültür, bilgi ve araştırma merkezlerinde yapılan çalışma sonuçlarının oluşturacağı kültürel, bilimsel ve teknik gelişmeye bağlı olacaktır.

2. Üniversitelerin genç kuşaklara bilgi yayma görevi bugün için tüm topluma yönelik olmayı gerektirmektedir. Bir toplumun kültürel, sosyal ve ekonomik geleceği sürekli eğitim konusunda yapılacak özel ve hatırı sayılır yatırımlara bağlıdır.

3. Üniversiteler gelecek kuşaklara öğretim ve eğitim konularında doğal çevre ve içindeki yaşam öğelerine saygılı bir sistemi garanti etmelidir.

Avrupa Üniversiteleri Rektörleri tüm devletlerin ve ulusların vicdanı nezdinde aşağıdaki temel ilkelerin şimdi ve her zaman için üniversite kurumu anlayışına destek ve yön vereceğini bildirir.

TEMEL İLKELER

1. Üniversiteler bulundukları ülkelerin coğrafi ve tarihi koşullarına göre değişik şekillerde düzenlenmiş özerk kurumlar olup araştırma ve öğretim öğeleri aracılığıyla kültür üretimi ve iletişiminde bulunur. Üniversitelerin, içinde var oldukları dünyanın gereksinimlerine hazır olabilmeleri, araştırma ve öğretim çalışmalarının tüm diğer ekonomik ve siyasi güçlerden manevi entelektüel yönlerden bağımsız olmasıyla mümkündür.

2. Öğretim, gerek toplumun gerekse bilimin ihtiyacı ve gereksinimlerini izleyecek bir yapı arz ediyorsa, o zaman eğitim ile araştırma çalışmaları birbirinden ayrılmaz bir bütün oluşturur.

3. Üniversite yaşamının temel ilkeleri öğretim, araştırma ve olgunlaştırma öğelerinde özgürlük olduğundan gerek hükümetlerin gerekse üniversitelerin her biri kendi sorumluluk alanında olmak üzere, bu ilkeleri korumaları gerekir. Hoşgörülü ve her zaman diyaloga açık olunması üniversite ortamını ideal hale getireceğinden öğretim görevlilerinin bilgi aktarımını en iyi şekilde yapabilmelerine, araştırma ve yenilik aracılığıyla bilginin geliştirilmesini sağlamalarına zemin hazırlayacağı gibi öğrencilerin yetenekli ve gönüllü olarak bu bilgilerle kendilerini zenginleştirmelerine de olanak sağlayacaktır.

4. Üniversite Avrupa hümanist geleneklerinin bir vekili olup, evrensel bilgiye ulaşmayı amaçlar. İşlevliğini daha da artırabilmek için tüm coğrafi ve siyasi sınırları reddeder ve değişik kültürlerin birbirini tanımasını ve birbirine nüfuzunu destekler.

UYGULAMA ŞEKLİ

Temel ilkeler halinde belirtilen bu amaçların gerçekleştirilmesinde, içinde bulunulan duruma uygun nitelikteki etkin araçlar kullanılmalıdır.

1. Araştırma çalışmalarında ve öğretimde özgürlüğün korunmasını sağlayacak uygun imkânlar tüm üniversite topluluğunun elinde hazır bir tarzda bulunmalıdır.

2. Öğretim üyelerinin görevlendirilmesi ve unvanlarının düzenlenmesinde araştırma ve öğretimin birbirinden ayrılmaz bir bütün teşkil ettiği ilkesine bağlı kalınmalıdır.

3. Her bir üniversite, içinde bulunduğu özel şartlara uygun tarzda, öğrencilerinin özgürlüklerini koruyup kültürel ve eğitim hedeflerine ulaşabilmeleri için gerekli şartları garanti altına almalıdır.

4. Üniversiteler, özellikle Avrupa'dakiler, bilginin sürekli olarak ilerlemesi için enformasyon ve dokümantasyonun karşılıklı değişimini ve ortak proje uygulamalarını vazgeçilmez unsurlar olarak görür.

Bu amaçla, tarihin erken devirlerinde olduğu gibi, bugün de öğretim görevlileri ve öğrenciler arasında değiş-tokuşun teşvik edilmesi, ayrıca statü, unvan ve sınav değerlerinin (ulusal diplomanın geçerliliği korumakla beraber) eşdeğer kabul edilmesi ve burs dağıtımı genel politikasının hizmetin devamını garanti etmesi açısından vazgeçilmez olduğu kanaatinde hemfikir olunmaktadır.

Bildirgeyi imzalayan tüm Rektörler, kendi üniversiteleri adına yetkileri dâhilinde tüm ulusları ve uluslararası kuruluşları, üniversitelerce oybirliğiyle saptanmış ilkeleri içeren bu ‘Magna Carta'dan esinlenmeleri için teşvik görevini üstlenirler.

Türkiye’den imzacı üniversiteler şunlar: Abant İzzet Baysal, Adnan Menderes, Ağrı İbrahim Çeçen, Akdeniz, Ankara, Erzurum Atatürk, Bitlis Eren, Boğaziçi, Çukurova, Dicle, Düzce, Erzincan, Elazığ Fırat, Gazi, Hacettepe, İnönü, İstanbul Bilgi, İTÜ, İstanbul Üniversitesi, İzmir Ekonomi, Kadir Has, Kilis 7 Aralık, Kocaeli, Marmara, Muğla, ODTÜ, Ondokuz Mayıs, Özyeğin, Pamukkale, Sabancı Süleyman Demirel, Yüzüncü Yıl.


Üniversitelerdeki temizliğin benzerinin YÖK’ün websitesinde yapılmadığı aşikâr.  

Cumartesi günü akşam 6’da İstanbul Beyoğlu’da Karşı Sanat Çalışmaları mekanında (Gazeteci Erol Dernek Sokak, No 11/4 Hanif Han) 15 Nisan’a kadar sürecek “Dünden Bugüne Üniversite Tasfiyeleri: Akademik Kıyım” sergisi açılıyor. Ele alınan dönemler:
1925- 1933 Darülfünun Dönemi
1933-1960 yılları arası Üniversite
1960 Askeri darbe ve Üniversite / 147’ler
12 Mart 1971 Muhtırası ve Üniversite
1980 Askeri darbe ve Üniversite / 1402’likler
28 Şubat 1997 Post Modern darbe ve Üniversite
Bugün OHAL’de Üniversite / OHAL KHK’ları

Hafıza tazelemek hayatî. Muktedirin arası bağımsız bilimle hiçbir zaman iyi olmamış. 

No comments: